7 Ağustos 2011 Pazar

Kalbin Mürekkep Lekeleri




Bir kadın, özellikle de her şeyi bilme talihsizliğine uğramışsa eğer, bu bilgisini kendine saklamak için elinden geleni yapmalıdır.
Jane Austen

Gemiye bir kadın almak uğursuzluk getirir. On sekizinci yüzyılın sonlarına kadar aynı inanç kütüphaneler için de geçerliydi. Kadınlar birkaç dost ve acıları için yazarlar, kitapları kütüphane raflarının karanlık ve tozlu gölgelerinde unutulurdu. Ancak on sekizinci yüzyılın ikinci yarısında para kazanmak için yazı yazan ve çeviriler yapan orta sınıfa mensup kadınlar ortaya çıkmaya başladı. Taşradaki evlerinin oturma odasında kaleme sarılıp kelimelere sığınan bu eğitimsiz kadınlar sadece gözlemlerine ve duygularına dayanarak yazıyorlardı. İşte onların mucizesi de buydu. Kendilerine ait bir odaları olmadığı için sabahın en erken saatlerinde ve gece herkes yatağa girdikten sonra mum ışığında çalışırlardı. Yalnızca günbatımıyla gün doğumu arasındaki o eşsiz saatlerde özgür bırakılan bu gecelikli ve mürekkep lekeli kadınlardan biri de Jane Austen’dı.
Bazen genç bir kızın eli görülmemiş şeyleri yoklamak ister ve o bilindik yoldan ayrılır. On sekizinci yüzyıl İngiltere’sinde çamaşır ve bulaşık leğenlerinden, domuz ağıllarından ellerini çıkartıp yazmaya başlayan Jane Austen’ın, dirseğe kadar uzanan eldivenler, kır gezintileri, danslar, bahçede ikindi çayları ve bitmek bilmez evlilik teklifleriyle dolu gençlik yıllarının kendi kitaplarına yansıdığını görüyoruz. İngiliz kırsalında geçen bu romanlar açık havaya ihtiyaç duyan bünyeler için mükemmel.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder