28 Kasım 2011 Pazartesi

Christiane F. ve Toplu Konutlar

"Piss and shit all over the place; just take a look at it. At first sight it looks fine, with its lawns…and shopping centres. But the staircase of the flats stinks. What can kids do, when they're playing outside? They'll shit themselves waiting for the lift, so they go in the lobby."



Çocukluğumun ve ergenliğimin üzücü bir kısmı doktor kontrolünde ve artık her şeklini, her türünü ezbere bildiğim hemşire kısmısının elinde geçti. İnsan bir süre sonra hastanelerle metal müzik konserleri, hemşirelerle de punkçılar arasında özel bir bağ olduğunu düşünmeye başlıyor. İkisi de bana metal ve punk’ın kökeninde ki soğuk, kasvetli ve üzücü kuzey havasını hatırlatıyor. Ve kendilerini ısıtmak için dövüşen, kılıçlar döven, hayvanlar gibi bağırıp çağıran, ne dedikleri anlaşılmayan, kan akıtan İskandinav ve Britanya atalarını... Lilja 4-ever’ın başında çalan Rammstein’ın 'Mein Hertz Brennt' şarkısı ve bir fabrikanın bacasından soğuk, İsveç göğüde doğru yükselen dumanın içinde uçan bir martı demek istediğimi daha iyi görselleştirebilir belki. Sylvia Plath’ın hemşireleri beyaz martılara benzetmiş olmasını da eklersek... Her neyse konumuz Rammstein veya Sylvia Plath arasında paralellik kurmak değil. Konumuz toplu konutlar.
14-15 yaşımdayken okuduğum Christiane F'in Eroin adlı romanı yukarıdaki cümleyle başlıyordu. On beş yirmi katlı apartmanlarda oynayan çocuklar tuvaletleri geldiğinde eve çıkmak için asansörün gelmesini beklerken lobide altlarına ediyorlardı. 80'ler lobide altlarına eden çocukların dönemiydi. O yüzden şu toplu konut fotoğrafları bana hep 80'ler kültürünün toplu bir resmi gibi gelir. Burun deliklerini yakan idrar ve formaldehit kokusu. Kesik kesik nefes almak. İnsanın ruhunu soğutan metal müzikler ve bacalardan çıkan kömür dumanları arasında uçan martılar hep bu resme eşlik eder.
Şunu da ekleyeyim, tam olsun:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder