7 Ağustos 2011 Pazar

Only Enemies Speak The Truth (Stephen King)



Stephen King içinde gezindiği kurgunun harabelerini aydınlatmak için beraberinde günahların meşalesini getirir. Onun kabuslarında hayaletli oteller aileyi, grotesk canavarlar eğlencenin dozunu kaçıran gençleri temsil eder. Ve Stephen King kötülüğün dehşetengiz halesiyle bizleri sarmalamak için meşalesini hep en yukarda tutar.
Kitap raflarının olduğu kadar beyazperdenin ve televizyonun da aşina olduğu bir isim Stephen King. Onun romanları sadece hikayeleri ilgi çekici olduğu için değil, aynı zamanda kaynağını eski gotik öykülerden aldığı ve onları popüler kurgusu olan modern bir hikayeye çevirebildiği için de olağanüstü. King, gotik gözlerle gelişmekte olan dünyayı seyretmeyi seviyor ve hayaletlerin tülden perdesinin ardında orta sınıf bir Amerikalı’nın günahlarının yattığına inanıyor. Karısını döven kocalar, hızlı arabalar, ağzı bozuk gençler, abur cubur tüketimi gibi birçok döküntü, Vietnam Savaşı’nın Amerika’ya hediyesi. Ve Amerikan rüyasının çöktüğü her çukurda karanlık ve yapışkan bir şeyler yeryüzüne çıkmayı bekliyor.

You and me and the devil makes three

Ben en çok Stephen King'in otellerinden korkarım. Shining'deki, 1408'deki oteller. Asansörlerinde oda müziğinin çaldığı, büyük salonlarında partilerin verildiği, odalarında yasak aşkların yaşandığı, kimilerinin vahşice öldürüldüğü, porselen yüzlü kadınların umutsuzca küvetlerinde bileklerini kestiği oteller. Onlar aslında yüzlerin bir belirip bir kaybolduğu hayaletli şatoları andırıyor. Bu yüzden korku sinemasının yeni gotik mekanının oteller olmasına şaşmamalı. Kulelerin, galerilerin, merdivenlerin ve koridorların eklenmesiyle grotesk şekillere bürünen, uzak kapıların, yüksek ve aşınmış çatıların derin karanlığının altında sessiz bir umutsuzluğa gömülen oteller insanı kendi şeytanlarıyla yüzleştirecek bir sürü gölgeye, bir sürü yalana sahip.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder