28 Ağustos 2011 Pazar

Korku filmlerinden daha korkunç şeyler de var



Rüyamda...
Eski bir sinema salonundayım. Tüm eski sinema salonları gibi bu da küf ve kedi çişi kokuyor. Beyoğlu Fitaş'ın yenilenmeden önceki kırmızı koltuklu, dik sıralı salonlarına benziyor. Karşımdaki büyük perdede siyah beyaz bir korku filmi oynamakta. Gözleri korkuyla büyümüş sarışın Hollywood aktrisleri ve endişe içinde erkekler. Bol diyalog, az aksiyon, eski moda efektler. Kendimi filme tamamen kaptırmışım.
Bir kahkaha sesi duyup başımı çeviriyordum ve Hannibal Lecter kılıklı yaşlıca bir adamın yanımdaki koltukta oturmuş heyecanla filmi izlediğini görüyorum. Üzerinde yazlık bir takım elbise var. Tarçınlı parfümü burun deliklerimi yakıyor. Ona baktığımı fark edip yüzünde alaylı bir ifadeyle bana gülümsüyor. Sonra da kelimeleri, sanki tadını beğendiği bir yemeği yavaş yavaş çiğniyormuşçasına ağzında döndürerek, "Biliyor musun tatlım," diyor, "Hayatta korku filmlerinden daha korkunç şeyler de var." Yüzü bir anda değişiveriyor. Kaşları kalkıyor, şakakları şişiyor, göz çukurları derinleşiyor ve köpek dişleri dışarı doğru uzuyor. Ben daha neler olduğunu anlayamadan vampire dönüşüyor. Nefesimi tutuyorum, ama korkmuyorum. Boynuma atlayıp kanımı emiyor. Büyük yudumlar. Gene de sonuna kadar değil... Ben bayılmadan önce duruyor. Ceketinin cebinden ipek bir mendil çıkarıp dudağının kenarından akan kanı siliyor. Sonra her zamanki nazik sesiyle, "Hadi hayatım," diyor. "Biraz daha oyalanırsak uçağı kaçıracağız."
Kendimi onun masasında hem misafir, hem de yemek gibi hissederek kalkıyorum. Ve fazla vampir filmi izlemenin etkisiyle gördüğüm bir rüyadan daha kazasız belasız sıyrılıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder